31 Aralık 2014 Çarşamba

Doğa karşısında çırılçıplak : Peter Benchley’in Çıplak Deniz’i üzerine bir eleştiri


Bu yazı daha önce arkakapak.com'da yayınlandı


Bir duygudan diğerine uzanan yolda bütün arzuların, sorumlulukların ve mekânın önemini kaybetmesi… Bir kitabın bunu sayfa sayfa yaşatması okurken akıp gitmesi için yeterlidir. Bunu yaşatabilen bir kitap, “samîmî” sıfatını hak etmekle beraber, sizi kitabı okurken yaşadıklarınız üzerine daha fazla düşünmeye itecektir. The Girl of the Sea of Cortez, Türkiye’de yayınlanmış ismi ile Çıplak Deniz, okuyucuyu işte bu hislerle doldurmaktadır.

1940 yılında New York’ta doğan romancı Peter Benchley, Amerika’nın ünlü edebiyatçı ailelerinden Benchley’lerin üyesidir. Büyükbabası bir güldürü yazarı, babası romancı olan Benchley; edebiyatın peşinden koşmaya başlamadan önce, 9 yaşında denizle tanışmıştır. Büyük ilgi duyduğu deniz hayatı ve bu konuda kazandığı deneyimler onun 40 yıl içinde akıllarda terör estiren “süper korku romanlarının”[1] yaratıcısı olarak tanınmasına giden yolu açacaktır.


Benchley’in ilk romanı Jaws – Denizin Dişleri dünyada satış rekorları kırdı: 490 sinemada filmi gösterilen Jaws, 6 ayda 6 milyon sattı. Jaws, 1974 yılında Türkiye’de Altın Kitaplar tarafından basıldığında bültenlerde şu cümle dikkat çekmekte idi: “Bu film yüzünden Amerikalılar denize bile giremiyorlar.” Aşk ve tehlike kavramlarıyla örülmüş bu roman Türkiye okuyucusunun da ilgisini çekmiş olacaktı ki, Benchley 70’lerin sonunda kendisine bir okuyucu kitlesi edinmiş bulunuyordu.

Peter Benchley’i Jaws ve Beyaz Köpekbalığı kitaplarıyla tanıma eğilimimi buradan gelmektedir. Garip ve korkunç “deniz canavarlarını” anlatan bu kitaplar sonrasında 1980’lerde, Benchley üç roman daha yazmış, ancak bu romanlar ilk ikisi kadar satmamıştır. Buna rağmen, bu yazıya konu olan The Girl of the Sea of Cortez kitabı, Benchley yazınında adeta farklı bir nefes kabul edilmektedir.

Parçacıkları birbirine dolanmış gibi benzer atmosferlerde yaşayan iki varlık… Kitabın giderek daha fazla hissettirdiği, ama kitap boyunca da bir türlü emin olamadığımız düşünce bulutunun içinde yazar bu. Çıplak Deniz’in başkahramanı Paloma, varlığı deniz yaşamına doğallıkla adanmış genç ve cesur bir kızdır. Bu durum ona, öykünün anlatılmasından kısa bir süre önce öldüğünü sandığımız babası tarafından miras bırakılmıştır ve deniz ile onun sakinlerine karşı Paloma’nın geliştirdiği bu derin alâka; geçimini çoğunlukla denizden sağlayan bu küçük California adasındaki halkça genç kızın garipsenmesine yol açmaktadır. Denizde zaman geçirmek onlarca kadınlara mahsus bir iş değildir. Paloma’nın öyküsünde eksik kalan düşman kavramını ise genç kızın aksine babasından deniz adına öğrendikleri sadece mekanizmadan ibaret olan erkek kardeşi doldurmaktadır. Nitekim dişli bir şekilde kızkardeşiyle sürdürdüğü denize muktedir olma çabasını “içinde yer almayan o his” yüzünden kaybetmekle karşı karşıya kaldığı her anı Paloma’ya kurduğu plânlarla telâfî etmektedir.

Benchley’in kendisini Paloma’nın yerine koyduğunu ve doğaya yapılan eziyetler karşısında nasıl ızdırap duyduğunu bu şekilde aktarabildiğini düşünenler çıkacaktır. Kendi adıma bu düşünceyi yanlış bulmuyorum. Benchley, uzun süre “insanları köpekbalıklarının katil olduğunua inandıran adam” olarak medyada dikkati üzerine topladı. Bu bilinçli bir şekilde kurulmuş bir sahne olmamalıdır. Zira, Peter Benchley denizle ve doğayla ilgilenmeye başladığı andan itibaren insanların yaptıkları ile bozulan ve dengesizleşen doğanın karşısında yer aldığını söylemiştir.

“Benchley Ulusal Çevresel Savunma Konseyi üyesiydi ve Okyanuslar Programı sözcüsüydü. Bir konuşmasında Jaws hakkında şu ifadeleri kullandı: Güncel Jaws’da köpek balığı kötü karakter olmazdı, kurban olarak yazılırdı. Dünya çapında köpek balıkları zalimlerden daha çok ezilmektedir. Benchley ayrıca, Bermuda Sualtı Araştırma Enstitüsü’nün kurucu üyelerindendir.[2]

Çıplak Deniz’in diğer Bencley kitaplarından “bir adım daha öteye gittiği” diğer bir nokta da, sadece kendisini genç kızın yerine koymakla kalmayıp; genç kızı da birçok hissi paylaştığını alt metinlerle ifade edilmiş bir manta balığının yerine koyuyor olmasıdır: Kitapta öylesine büyük bir balık resmedilmektedir ki en büyük zevki bütün zamanını tuttuğu nefesle balıkların yaşam alanına dalarak onları gözlemlemek olan Paloma balığı üzerinde süzülürken gördüğünde “Güneşi kapattığını” düşünmüştür. İnsanların kendilerine rastlamış imkânları hor kullanması ve açgözlülükleri ile sebep oldukları yüzünden yaralanmış olan bu koca balık, Paloma tarafından iptidaî de olsa tedavi edilir ve denizin derinliklerine gönderilir: Çok sıradışı bir durum! Herhangi biri onu yakalayıp kilolarca et elde edebilirdi.

Kitaba hakim olan deniz maceralarının temelinde okuyucu hep şu temayı fark edecektir: Dokunaklı. Bilmediği her şeyden korkmaya ve korktuğu her şeyin yerini almaya programlanmış insanoğlu için gerçekten de yepyeni bir nefes olan Çıplak Deniz, insanların korktukları her şeyden bile daha tehlikeli olduklarını haykıran alçakgönüllü bir işaret gibidir.

                                          


[1] “Superthriller – A novel of relentless terror” : 1974 yılında Altın Kitaplar’dan çıkan ilk Jaws romanının arka kapağında Amerika baskısından bir kesite yer verilmiştir.

[2] The Royal Gazette’de “Make your company a world wide known name with us!”başlıklı ve 20 Şubat 2013 tarihli makaleden alıntıdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder